Geçtiğimiz pazar katıldığım etkinlikte Güler bloglarımıza aslında çok zaman kendimizi, sevincimizi, üzüntümüzü, bazen kızgınlıklarımızı yazdığımızı söylemişti.
Ben de bu satırlarda çok kez yoğunluğumu, yorgunluğumu, hayat ilacım prensesimle olan diyaloglarımı, ona olan sevgimi yazdım. Neşeli yemek tariflerimin arasında bazen bahar yorgunluğumu, bazende işlerimin yoğunluğunu anlattım. Ama hiç bir zaman üzüntülerimi anlatmadım. Beni tanıyanlar çok iyi bilirler benim mizacım problemlerimi başkalarına anlatıp onları üzmeye, kendi sıkıntılarıma ortak etmeye uygun değildir. Ben hep bunları kendi içinde yaşarım . Ama bugün yaşadığım bir olay, belkide yılların verdiği bu birikimin bende yarattığı sonucu ve bu satırlara yansıması oldu.
Ben de bu satırlarda çok kez yoğunluğumu, yorgunluğumu, hayat ilacım prensesimle olan diyaloglarımı, ona olan sevgimi yazdım. Neşeli yemek tariflerimin arasında bazen bahar yorgunluğumu, bazende işlerimin yoğunluğunu anlattım. Ama hiç bir zaman üzüntülerimi anlatmadım. Beni tanıyanlar çok iyi bilirler benim mizacım problemlerimi başkalarına anlatıp onları üzmeye, kendi sıkıntılarıma ortak etmeye uygun değildir. Ben hep bunları kendi içinde yaşarım . Ama bugün yaşadığım bir olay, belkide yılların verdiği bu birikimin bende yarattığı sonucu ve bu satırlara yansıması oldu.
Sabah erken bir saatte merdivenlerde karşılaştığımız sekreterimiz ismini yazmayı unuttuğu dönem arkadaşlarımdan birinin vefat ettiğini söyledi. Kim olduğunu öğreninceye kadar geçen 10 dakikalık süre bana belkide 10 asır gibi geldi...
O andan sonra bana hiç uymayan bir sorumsuzlukla masamın üzerinde duran yüzlerce sınav kağıdını, acil yazılması gereken bir raporu bırakarak son sınıfta iken hazırlanan okul yıllığımı elime aldım. Onun için ve diğer arkadaşlarım için yazılanları okudum. Onun okul futbol takımındayken çekilmiş resimlerine baktım, yaklaşık iki yıl önce evlenme yıldönümlerinde anlatılan büyük projelerini hatırladım. Son sınıfta iken arkadaşları ile birlikte beni arabasıyla son sürat son durağa bırakışını, benimde içimden sağ salim varayım diye nasıl dua ettiğimi, onunla ilgili Gökova'da anlatılanları hatırladım.
Birlikte derse girdiğimiz anfiyi, şimdi diz boyu ot bürümüş futbol oynadıkları sahayı ve onların ders aldığı, derse girmeden önce oturup konuştuğumuz, şimdi başka bir bölümün eğitim aldığı binayı uzun yıllardır ilk kez, hayatı yeni tanımaya başladığımız ama bizden çok şeylerin gitmediği öğrencilik yıllarımızı düşünerek gezdim...
Bugün belkide hayat dediğimiz şeyin aslında bir nefes olduğunu , ne dün, ne yarın sadece bu an olduğunu bir kez daha anladım...