31 Aralık 2009

Mutlu Yıllar

TÜM GERÇEK DOSTLARIMA

2010 yılının herkese daha fazla umut, daha fazla sevinç, daha fazla mutluluk getirmesini diliyorum.
Yeni yılda hiç ümitsiz kalmamanız ve hayallerinize kavuşmanız dileğiyle herşey gönlünüzce olsun.
Ben dostlarımı, ne kalbimle, ne aklımla severim.

Olur ya ...

Kalp durur...

Akıl unutur...

Ben dostlarımı ruhumla severim

O ne durur, ne de unutur....

Hz.Mevlana

DEĞİŞİK KURABİYELER

Gereken Malzemeler

  • 250 gr tereyağı (oda sıcaklığında)
  • 1 yumurta
  • 1 su bardağı pudra şekeri
  • 4-5 su bardağı un
  • 1 paket ( 20 gr) kakao
  • 1/2 tüp Dr.Oetker limon aroması(istenirse)

Süslemek için:

  • Reçel
  • Yarım paket bitter çikolata
  • Yarım paket beyaz çikolata
  • Ceviz, antep fıstığı, fındık vs.
  • Dr.Oetker pasta süsü (şekerli ve kakaolu)
  • Dr.Oetker süsleme glazürü

Yapılışı:

  • Oda sıcaklığındaki tereyağını, pudra şekerini iyice karıştırın.
  • Üzerine yine oda sıcaklığındaki yumurtayı ve limon aromasını ilave ederek karıştırmaya devam edin.
  • Un ilavesi ile kulak memesi kıvamında bir hamur yapın.
  • Hamurun yarısına kakao ilave ederek iki çeşit hamur hazırlayın.
  • Daha sonra istediğiniz şekildeki kalıplarla hamurları kesin. Reçel, ceviz ,fıstık, fındıkla süsleyin.
  • 180 derece fırında hafif pişirin. Kurabiyeler çok hafif pembeleşmeli.

Çiçek şeklindeki kalıplarla kesip üzerine reçel koyabilirsiniz. Ya da kakaolu ve sade hamurla küçük toplar yapıp, bunları yanyana birleştirebilirsiniz.


Yine değişik kalıplarla kestiğiniz hamurları ceviz, fıstık veya benmari usulüyle erittiğiniz çikolata ile süsleyebilirsiniz. Dr.Oetker'in süsleme glazürü ile şekiller çizebilirsiniz.

Kakaolu ve sade hamurdan büyüklü küçüklü farklı modelleri üst üste getirebilir, kalp kurabiyelerde olduğu gibi kurabiyelerin yarısını benmari usulü eritilmiş farklı renkli çikolatalara batırıp üzerine süsleme şekerleri serpebilirsiniz.

Örnekleri çoğaltmak, tamamen sizin yaratıcılığınıza ve hayal gücünüze kalmış....

27 Aralık 2009

Minik Köfteli Çorba

Bizim soframızın olmazsa olmazlarındandır sıcacık bir kase çorba.... Mideye dost bir başlangıç, küçük çocuklar kadar biz büyüklere de değişik bir lezzet...

Annem köfteleri biraz daha büyütüp salça ile renklendirerek sulu köfte olarak yapıyor. Ben bu defa köfteleri nohut büyüklüğünde hazırladım. İçine havuç ve taze soğan ilavesiyle daha besleyici hale getirdim. Hem çok doyurucu, hem de görüntü ve lezzet olarak nefis bir başlangıç lezzeti olarak geldi soframıza...

Gereken Malzemeler:

Minik köfteler için:

  • 250 gr.yağsız dana kıyması
  • maydanoz
  • 1 (orta boy)kuru soğan
  • kimyon, karabiber ve tuz

Çorba için:

  • 3 yemek kaşığı un ( tepeleme)
  • 3 yemek kaşığı yoğurt
  • 2 adet havuç
  • 4-5 adet taze soğan
  • 1 çay bardağı tel şehriye
  • 8 su bardağı su veya et suyu
  • köftelerin birbirine yapışmaması için biraz un
  • sıvı yağ

Yapılışı:

  • Kıyma, rendelenmiş soğan, ince kıyılmış maydanoz ve kimyon, karabiber ve tuz ilavesi ile köfte hamuru hazırlayın.
  • Köfte hamurundan nohut büyüklüğünde minik köfteler yapın. Düz bir tabağa biraz un serpin.Köfteleri bu unun içinde hafifçe yuvarlayıp una bulayın.
  • Diğer tarafta bir tencere de iki üç kaşık kadar sıvı yağ ile rendelenmiş havuç ve yeşil kısımları ile ince ince doğranmış soğanları sebzeler pişinceye kadar soteleyin.
  • Ilınınca sebzelerin üzerine su veya et suyu ilave edin.
  • 3 yemek kaşığı un ve 3 yemek kaşığı yoğurdu iyice karıştırın. Gerekirse su ilavesi ile boza kıvamına getirin.
  • Tencerenin içindeki suya yoğurtlu karışımı yavaş yavaş, iyice karıştırarak ilave edin. Pütürsüz olması için el blendırı ile de karıştırabilirsiniz.
  • Çorbayı kaynamaya bırakın.Kaynamaya başlayınca önce una bulanmış köfteleri, bir iki taşım kaynadıktan sonra tel şehriyeyi ilave ederek köfteler pişinceye kadar orta ateşte kaynatın.

Küçük Notlar:

  • Köftelere isterseniz pirinçte ilave edebilirsiniz. Köfte hamurunu sizin damak tadınıza göre değişik baharatlarla da hazırlayabilirsiniz.
  • Yoğurt ilave ederken çorba suyunun sıcak olmamasına dikkat edin.Yoğurt hemen kesilebilir.
  • Siz yine kendi alışkanlığınıza göre çorbayı daha sulu hazırlayabilirsiniz. Bunun için su miktarını artırabilirsiniz.
  • Köfteleri daha büyülterek ana yemek olarak sunabilirsiniz.

23 Aralık 2009

Limonlu Kek

50.Porselen Demlik Çay Etkinliğine gönderilmiştir.
Ne zaman kek pişirsem aklıma, annemin kek tenceresinde pişirdiği bol cevizli, üzümlü kek gelir. Sizlerin annelerinin var mıydı bilemiyorum ama ocak üzerinde, fırın kullanmadan kek pişirilen tencere, hala annemde duruyor..
Üst kısmında camlı bir bölme, alt kısmında alüminyum tencere kekin dibini hemen yakmasın diye konulan bir altlık. Çocukken kek kabarmış mı diye üst kısımdaki küçük camdan baktığımızı hatırlıyorum ve evin içine yayılan mis gibi kokan limon yada portakal rendelenmiş annemin kekini.....

Limonlu kekin tarifini Sofra Dergisinden almıştım.Kendi damak zevkimize göre küçük değişiklikler yaptım. Bu haliyle de çok nefis oldu. ...
Gereken Malzemeler:
  • 2 adet yumurta
  • yarım su bardağından bir parmak fazla sıvı yağ
  • 1,5 su bardağı toz şeker
  • 3 çorba kaşığı süt
  • yarım limon suyu
  • 2 su bardağı un
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 adet limonun rendelenmiş kabuğu
  • 1 küçük şişe Dr.Oetker limon aroması
  • 1 çay bardağı tuzsuz iç antep fıstığı (istenirse)

Üzeri İçin:

  • Yarım paket Dr.Oetker beyaz çikolata sosu
  • Çikolata sosu için üzerindeki tarife göre süt
  • Yarım paket beyaz çikolata

Yapılışı:

  • Oda sıcaklığındaki yumurtaları şeker eriyinceye kadar çırparak krema kıvamına getirin.
  • Üzerine sıvıyağı ilave edip çırpmaya devam edin.
  • Süt, limon suyu, limon aroması ilave edip çırpın.
  • Rendelenmiş limon kabuğu, antep fıstığı, un ve kabartma tozu ilavesi ile koyu kıvamlı bir kek hamuru elde edin.
  • Katı yağ ile yağlanmış baton kalıba karışımı dökün.
  • Önceden ısıtılmış 180 derece fırında kürdan temiz çıkıncaya kadar pişirin.
  • Kek pişince soğumaya bırakın.
  • Beyaz çikolata sosunu paketin üzerindeki tarife göre hazırlayın.
  • Soğuyan kekin üzerine bu sosu gezdirin. Üzerine rendelenmiş beyaz çikolata serpin

Kek hamuru yoğun kıvamlı olduğu için, içinin pişme süresi uzadığından üzeri kızardığında yanmaması için alufolie ile kapatın.

Tarifte limon aroması yoktu. Ancak Dr.Oetker'in limon aromasını denediğimde çok hoş koku ve aroma elde ettim.Tavsiye ederim.

Yine aynı şekilde içine tarifte olmayan antep fıstığını da ekledim. Sizin damak zevkinize bağlı isterseniz ilave etmeyebilirsiniz.

19 Aralık 2009

Safranlı Pirinç Pilavı

SARI PİLAV
Bugün alışveriş sonrası gittiğimiz restoranda yan masadaki bayanların bir konuşmasına tanık oldum. Biri babasının " iyi pilav pişiren bayanların her yemeği güzel yapabilir" dediğini söylüyordu. Yani iyi yemek yapmanın ölçücü iyi pilav yapmadan geçiyordu.

Nedir iyi pilav derseniz herhalde herkesin yanıtı birbirine yapışmamış, tane tane ama her biri pişmiş kısacası lapa olmamış pilav olur. Ancak çok zaman bir çok yerde yediğiniz pilav bu özelliğe uymaz. Eğer pirinci kavurarak pişiriyorsanız bu kıvamı iyi tutturmanız gerekir aksi halde ağzınıza kıtır kıtır gelen pirinç taneleri canınızı sıkar ya da suyun ölçüsü biraz kaçarsa lapa olmuş bir pilav.....Galiba bayanların babasının haklı olduğunu kabul etmemiz lazım:)

Tarifini vereceğim Safranlı Pirinç Pilavı da benim çok sık yaptığım, beyaz pilav( prensesim Müge 'min sade pilava verdiği isim) yemeği sevmeyen, pilav içinde değişik sebzeler, tatlar denemeye meraklı kızımın çok sevdiği, özellikle de davet sofralarında çok şık duran bir pilav....

Gereken Malzemeler
  • 1 su bardağı pilavlık pirinç
  • 1 su bardağı su veya et suyu
  • yarım çay bardağı sıvı yağ
  • 1 yemek kaşığı yerli safran(dolu kaşık olmasın)
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • tuz ( tuz miktarını alışkanlığınıza göre ayarlayabilirsiniz, bulyon kullanırsanız tuzu azaltmanız gerekebilir)
  • 2 adet yeşil biber (arzu ederseniz)
  • 4 adet taze soğan (istenirse)

Yapılışı:

  • Pilavlık pirinci derin bir kaba koyun. Pirincin üzerine 1 kaşık tuz döküp iki parmak geçecek kadar ılık su ile önceden ıslatın. 3- 4 saat önceden olursa çok daha iyi olur.
  • 1 su bardağı su veya et suyunun içine bir kaşık yerli safranı döküp karıştırın. Bu karışımı en az 1 saat bekletin. Safranın rengi suyun içine geçip turuncu renkli bir sıvı olacaktır.
  • Tencerenin içine ince doğranmış biberleri ve yeşil kısımları ile beraber ince doğranmış taze soğanı ve sıvı yağı ilave edip hafifçe sebzeler yanmadan karıştırarak pişirin.
  • Önceden hazırladığınız safranlı suyu bir tel süzgüden geçirerek safran parçalarını ayırın.
  • Biber ve soğanı sotelediğiniz tencereye safranlı suyu koyup tuzunu da(dilerseniz bulyonda koyabilirsiniz) ilave ederek kaynamaya bırakın.
  • Pirincin üzerindeki suyu dökerek pirinci iyice yıkayın.
  • Pilav tenceresinde su kaynamaya başlayınca yıkadığınız pirinçleri ilave ederek bir kez tüm malzemeleri kaşık yardımı ile karıştırın. Bundan sonra pilavı karıştırmayın.
  • Tencerenin kapağını kapatıp kaynamaya başlayınca kısık ateşe alın.
  • Pilav suyunu çekip, pirinçler pişince ocağı kapatın.
  • 1 kaşık tereyağını küçük parçalara keserek pilavın üzerine koyun.
  • Tencere kapağının altına bir kağıt havlu koyarak dinlendirin.

Küçük Notlar

Bu şekilde kavrulmadan pirinç pilavı yapıyorsanız ölçünüz mutlaka 1 bardak suya 1 bardak pirinç olmalıdır. Daha fazla su koyarsanız pilavınız lapa olur.

Kaynayan suya pirinci döktükten sonra bir kez karıştırın. Fazla karıştırırsanız pilav lapa olur.

Sıvı yağ ile pişirdiğiniz pilavın üzerine piştikten sonra tereyağı parçaları koyarsanız tereyağının kokusunu ve aromasını daha fazla hissedersiniz.

Bu yöntem ile tüm sebzeli pilavları pişirebilirsiniz. Ancak domatesli pilav pişirirken domatesin su salacağını düşünerek su ölçüsünü bir parmak azaltabilirsiniz.

Yağ ile bir çay bardağı kadar şehriye (arpa , tel veya çocukların gözüne hoş gelen yıldız şehriye) kavurup pilava ilave ederseniz pilavda nefis bir görüntü elde edebilirsiniz.

Safranlı pilavda aktarlarda, büyük marketlerin baharat reyonlarında bulabileceğiniz yerli safran kullandım. İthal edilen Hint veya İran safranı da var; ancak ben yerli safran kullanmayı tercih ediyorum.

SAFRAN HAKKINDA KÜÇÜK BİR BİLGİ

Safran çiçeğinin kurutulmuş dişi organlarından elde edilen bir baharattır. Safranın elde edildiği dişi organlar turuncu- kırmızımsı renkli olup iplikçikler şeklindedir. Safranı önemli kılan eşşiz aroması ve boyar özelliğidir. Kaliteli safranı ayırt etmenin yolu kısaca söyledir: Yarım çay kaşığı safran bir litre suyu sarı kavuniçi renge boyayabilir. Safran adıyla satılan diğer maddelerden ise 1 litre suya onlarca gram koymak gerekir.(Kaynakça: Atlas Dergisi, Keşif Kitaplığı Baharat Atlası Özel Koleksiyon 2009)


16 Aralık 2009

Kalburabastı

 
ANNE ELİ DEĞMİŞ LEZZETLER 3:

Annemin bayram tatlısı her zaman tel kadayıftır. İzmir dışından annemi ziyarete gelen kuzenler ve eşleri tatlı hakkını tel kadayıfından yana kullanınca annem her bayram fincanda sardığı bol cevizli kadayıfını başka bir keyifle hazırlar. Diğer şuruplu tatlılarda bayram dışında gelen misafirlere hazırlanır. Burada tarifini vereceğim kalburabastı gibi...

Çay ile beraber diğer ikramlarda bitince kışın bir şuruplu tatlı, yazın ise sütlü tatlı veya dondurma ikram edilir, tatlı yenilip misafirler tatlılıkla ayrılsın diye bizim evde....

İçinde iri dövülmüş bol ceviz olmalıdır. "Çok ince çekilmiş ceviz hamurun içine karışır ağıza gelmez" der annem. Ve hamurlaşmamış ağızda eriyip dağılan kütür kütür bir kalburabastı...
 
 
Gereken Malzemeler
  • 1 su bardağı yoğurt
  • 1, 5 su bardağı sıvı yağ
  • yarım su bardağından 1 parmak az irmik
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 paket vanilya 
  • alabildiğine un
          İçine :
  • İri kıyılmış bol ceviz
       Şerbeti için:
  •  5 su bardağı şeker ,
  •  4 su bardağı su
  •  Bir kaç damla limon suyu
     
Yapılışı:
Yoğurt, yağ, irmik, kabartma tozu, vanilya ve un ilavesi ile yumuşak bir hamur tutulur.
İstenilen büyüklükte parçalar koparılarak içine ceviz konulup şekil verilir.
Üst kısmı rendenin iri tarafında yuvarlanarak şekil çıkarılır.
175 derece fırında pişirilir.
Soğuyunca diğer tarafta hazırlanmış hafif  (çok sıcak olmayacak aksi halde hamur olur)ılınmış şurup, tatlıların üzerine dökülüp şerbeti haşlanır.. .
Tercihen bir gün sonra üzerine hindistan cevizi veya file fıstık serpilerek servis yapılır.

 
 

14 Aralık 2009

Ispanaklı Peynirli Gül Böreği

ANNE ELİ DEĞMİŞ LEZZETLER 2:
Bazen yazmak , üstelik çok yoğun bir günden sonra o kadar zor geliyor ki. Kelimeler devam etmiyor sanki, bir yerde kilitleniyor. Aslında tarif Canım Annemin, yapan da kendisi ama ben iki gündür bilgisayarın başında oyalanıyorum... Alt tarafı iki satır, kitap yazmıyorum ya.. Ama bazen çıkmıyor işte, kelimeler saklanıyor sanki. Yazıp yazıp siliyorum.
Benim çok severek yediğim desem çok klasik , severek yaptığım desem annem kadar güzel yapamıyorum bu da bir gerçek. Aslında hazır yufkadan ama....
Kısacası Anne Elinin Değdiği her lezzet biz çocuklarına, her zaman çok güzel..
Gereken Malzemeler (24 adet)
  • 6 adet yufka
  • yarım kg ıspanak
  • yarım kg az tuzlu lor veya rendelenmiş beyaz peynir
  • 1 yumurta
  • sıvı yağ

Yapılışı:

Ispanakların kök kısımları kesilip, ayrılarak yaprakları iyice yıkanır. Suyu süzüldükten sonra hafifçe ovulur (Ispanak yufka içinde sert kalmasın diye). Rendelenmiş beyaz peynir veya lor ıspanağın içine karıştırılır. 1 yumurtann beyazı da ıspanaklı iç harcına ilave edilir.

Her yufka 4 eşit parçaya bölünerek, her parça bir fırça yardımı ile sıvı yağ ile yağlanır( Annem yufkaları yağlarken kuru kısım kalmamasına, fakat aşırı yağ sürmemeye dikat ediyor). Dörde bölünmüş yufkanın yuvarlak olan kısmına iç harcı konularak önce ince rulo şeklinde sarılır. Sonra uç kısmı içeri kıvrılarak sarmal şekilde gül şekli verilir. Bütün yufkalar bitinceye kadar bu işlem devam edilir. Üzerine yumurta sarısı sürülerek 170 derece fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirilir.

11 Aralık 2009

Elmalı Kurabiye

ANNE ELİ DEĞMİŞ LEZZETLER 1:

Anneme ne zaman gitseniz onun evinde aniden gelen misafirlere ikram edecek ya kurabiyesi, ya keki yada tatlısı mutlaka vardır. Hiçbir zaman bir çay veya bir meyve suyu tek başına ikramsız olmaz. Bu bizim evde hep böyleydi. Bizlerde böyle alıştık...

Ya önceden haber verilmiş misafirlere ? O zamanda annem bir başka özenle ve keyifle hazırlar ikramlarını. Sanki herkes ilk defa bize geliyormuş gibi, her seferinde daha fazla özen gösterir gelen kim, hangi yaşta olursa olsun....

Önce bizlere sorar neler yapsam diye. Hazırlayacaklarını ard arda sıralayınca "bu kadar yeter Anne " dediğimizde hep söylediği "az olmasın " dır. Bu konuşmalar her misafir öncesinde bizim evde geçer.

Dün de böyleydi. Bir gün öncesinden tatlısını hazırladı, iyice çeksin diye şurubunu döktü. Böreklerini sardı, ama sıcak olsun diye misafirler gelmeden önce pişirdi. Kurabiyesini bayatlamasın, üzerindeki pudra şekerlerinin görünüşü bozulmasın diye dün sabah hazırladı.

Bu satırlarda tarifini vereceğim elmalı kurabiye, ıspanaklı peynirli gül böreği ve kalburabastı 'da dünkü Anne Eli Değmiş Lezzetler den birkaçı....

Gereken Malzemeler (20-25 adet)

  • 1 su bardağı yoğurt
  • 1 su bardağı sıvı yağ
  • 125 gr tereyağı(oda sıcaklığında)
  • 250 gr pudra şekeri (hamuru içine yarım su bardağı, kalanı piştikten sonra üzerine dökülecek)
  • 1 paket kabartma tozu
  • alabildiği kadar un

İçi İçin :

  • 4 elma
  • 1 nescafe fincanı şeker
  • 1 su bardağı dövülmüş ceviz
  • tarçın

Yapılışı:

  • Yoğurt, sıvı yağ, oda sıcaklığındaki tereyağı, kabartma tozu, yarım su bardağı pudra şekeri ve alabildiği kadar un ile yumuşak bir hamur tutulur.
  • Hamur 30 dakika buzlukta dinlendirilir.
  • Diğer tarafta rendelenmiş elmalar şeker ile hafif ateşte pişirilerek kurabiyelerin içi hazırlanır.
  • Pişmesine yakın tarçın ve ceviz ilave edilir.
  • Buzlukta dinlendirilmiş hamurdan istenilen büyüklükte parçalar koparılarak yuvarlak açılır. Ortasına hazırlanan elmalı cevizli içten konularak kapatılıp ay şekli veriir.
  • 170 derece fırında üzeri hafiçe kızrıncaya kadar pişirilir.
  • Pişen kurabiyelerin üzerine pudra şekeri serpilir.




9 Aralık 2009

Limonlu İrmik Tatlısı

Her bayanın tarif defterinde olan bir tatlı bana göre irmik tatlısı...Çünkü çok pratik, çok fazla zahmet gerektirmeyen, ama değişik şekillerde hazırlanıp sunulabilen bir tatlı...

Annemin tarif defterinden almıştım. Anne tarifi hiç şaşmaz, her zaman kıvamındadır, tadı da bir başkadır..

Annemin cam tepsiye dökerek hazırladığı, servis sırasında kare veya dikdörtgen şekilde keserek ikram ettiği bu lezzeti ben biraz değiştirdim. Bu defa karamel kaselerini koydum. Servis sırasında da kaseden ters çevirip çıkararak sundum. Parlak görünüşü de daha farklı oldu....

Tadı değişmemiş tıpkı anneannesinin ki gibi olmuş bu da prensesin yorumu....

Gereken Malzemeler :

* 1 litre süt
* 2 bardak şeker
* 1 su bardağı +1/4 su bardağı irmik
* 1 adet limon kabuğu rendesi
* 1/2 limonun suyu
* 1 paket vanilya
* 2 yemek kaşığı tereyağı
* süslemek için dövülmüş antep fıstığı, ceviz veya hindistan cevizi

Yapılışı :

Süt, şeker, irmik, limon kabuğu rendesi ve limon suyu karıştırılarak muhallebi gibi pişirilir. İrmik tatlısı göz göz olup pişmeye başladığında tereyağı ve vanilya ilave edilip karıştırılır. Su ile ıslatılmış kaselere dökülerek soğuması beklenir. Soğuyunca 2-3 saat buzdolabında bekletilir.Ters çevrilip çıkarılarak servis tabağına alınır. Üzerini dilediğiniz şekilde süsleyebilirsiniz.
* Ters çevirip çıkarak servis yapmayacaksanız , irmik miktarını 1 su bardağı olarak alabilirsiniz.

6 Aralık 2009

Kırmızı Mercimek Çorbası

-Çorbaların hası,
-Süper bir çorba,
-Mercimek çorbasından başka çorba tanımam...


Bu sözler zeytinyağlı portakallı kerevizde anlattıklarıma ne kadar zıt değil mi? Ama bu sözler yemek konusunda seçici olmayan bizlere ait değil. Bu ifadeler kızkardeşimin eşi, bu bloğun sıkı takipçisi Ercan’a ait.
Bizler her ne kadar yemek seçmesekte, güzel yapılan her yemeği yesekte annemin üçüncü çocuğu:) Ercan yemek konusunda çok seçici.
Annemin bayram, iftar sofralarında, aile yemeklerinde çorba, mutlaka mercimek çorbası olmalıdır. Diğerlerini yemez mi? Yer tabii ki , hatta bir şey söylemez. Ama biz onun “ keşke mercimek çorbası olsaydı “ diye içinden geçirdiğini tahmin edebiliyoruz.
Üzerine tereyağında kızdırılmış kırmızı acı biber olursa değmeyin Ercan’ın keyfine yanında da bol limon…
Bugün O’nun doğum günü, aynı zamanda evlilik yıldönümleri. Bu sayfadan mutlu yıllar, nice yaşlar diliyorum….

Tüm mercimek çorbaları senin olsun….

Gereken Malzemeler
*1 su bardağı kırmızı mercimek
*2 adet havuç
*1 adet patates
*1 adet kuru soğan
*Et suyu veya Süt

Yapılışı:
Mercimekleri suda iyice yıkayın. İri parçalara bölünmüş soğan, kabukları kazınmış ve doğranmış havuç, yine küçük parçalara ayrılmış patateslerle, üzerini 3-4 parmak geçecek kadar su koyarak pişirin.

Kabarmaması için tencerenin kapağını açık tutun. Ayrıca mercimekler piştikçe suyu çekip kabaracağı için su ilavesi gerekecektir.

Bütün malzemeler iyice pişince hafiçe ılınmasını bekleyin. Ilınan püreyi süzgeçten geçirin.Ben daha pürüzsüz bir kıvamda olması için iki kez süzgeçten geçiriyorum.

Yoğun kıvamdaki bu mercimekli püreyi ister et suyu ile isterseniz süt( süt ile seyreltmeyi Sevgili Aslı’nın sitesinde okumuştum ilk kez denedim sonuç harika oldu) ile istediğiniz kıvama gelinceye kadar seyreltin. Tuzu ve yağını ilave ederek bir taşım kaynatın.

Üzerine tereyağında kızdırılmış acı biber gezdirebilirsiniz yada fırında kızartılmış ekmek parçaları(kruton) ile servis yapabilirsiniz.

  • Mercimek çorbası hazırlarken renginin daha sarı olmasını istiyorsanız patates miktarını arttırabilirsiniz.Havuç ta koymayabilirsiniz.
  • Çorba içine yazın kapya(kırmızı) biberde koyuyorum , hafif pembeleşmiş bir çorbada nefis görünüyor.
  • Annem mercimek çorbasına pişerken, un kavurup koyuyor. Ancak patates olduğu için ben tercih etmiyorum

    Kruton Hazırlanışı:
    Çavdar ekmeğini (isterseniz diğer ekmek çeşitlerini de kullanabilirsiniz) kenarlarındaki sert kısımları çıkararak küçük küp şeklinde kesin. Pişirme kağıdı yerleştirdiğiniz bir fırın tepsisine hafifçe tereyağı ile yağlanmış ekmek parçalarını koyup, kızarıncaya kadar fırında pişirin.



3 Aralık 2009

Zeytinyağlı Portakallı Kereviz

Hiç birimizin yemek seçmediği, annemin yaptığı etli, sebzeli veya zeytinyağlı tüm yemeklerin ayırt edilmeden yendiği bir ailede büyüdüm ben. Kız kardeşim ve ben hiçbir zaman yemek seçmedik, güzel yapılan her yemeği severek yedik.

Bayramlarda, aile yemeklerinde, kuzenlerimizle bir araya geldiğimizde biber dolmasının sadece pirinçlerinin yenip biberin kenarda beklediği, mis gibi kokan karnıyarığın sadece kıymalı içine dokunulup patlıcanlarının ayrıldığı, salatada limon yerine sirke konulduğu zaman çatal bile dokundurulmadığı tabakları gördükçe hayrete düştük, bize tuhaf geldi…

Bugün o yıllar çok geride kalsa da yemek alışkanlığım hiç değişmedi. Bu alışkanlığı kızıma da geçirmişim ki her yemeği çok severek yiyen, 9 yaşında olmasına rağmen dengeli beslenmenin sağlıklı büyümek için gerekli olduğunu çok iyi bilen bir çocuk.

Bazen arkadaş toplantılarında bir araya geldiğimiz zaman onun arkadaşlarının yemek seçtiğini, annelerinin yemek beğendirmekte çok zorlandıklarını duydukça işlerinin ne kadar zor olduğunu görüyorum, benim ise ne kadar kolay…

Yaz, kış istediğim her sebzeyi, hatta çok kişinin bugün yeni yeni keşfetmeye başladığı, bazılarının ise hala dudak büktüğü Girit mutfağının leziz otlarını değişik şekillerde pişirip soframıza getirebiliyorum ve minik gurmem Mügem’de çok severek yiyor..

Dün akşam pişirdiğim ama bir çok çocuğun, hatta büyüklerin bile kokusunu sevmedikleri için yemedikleri kerevizi, zeytinyağlısını, yoğurtlu salatasını yaparak değişik şekillerde sunabiliyorum….

Gereken Malzemeler
*1 kg kereviz
*1 adet domates ( veya 1 kaşık salça)
*2 adet havuç
*1 adet patates
*1 büyük soğan
*1 adet portakalın suyu
*Yarım çay bardağı zeytinyağı
*2 adet kesme şeker

Yapılışı:
Kerevizin kök olan kısımlarının kabuklarını soyup, çok körpe olan yeşil kısımlarını da ayırıp kararmaması için limonlu suya koyuyorum.
Diğer tarafta soğanları yemeklik doğrayıp zeytin yağında hafifçe solduruyorum.Üzerine doğranmış havuçları da ilave edip havuçlar biraz yumuşayıncaya kadar pişirmeye devam ediyorum.
Küp doğranmış domatesleri de biri iki kez çevirdikten sonra kerevizleri, körpe yeşil kısımlarını ve doğranmış patatesleri de ilave edip bir çay bardağı su ve yarım portakalın suyunu ve iki kesme şekeri de ilave edip kerevizler yumuşayıncaya kadar pişiriyorum.
Kerevizler pişince kalan yarım portakalın suyunu ve benim zeytinyağlı tüm yemeklerde yaptığım piştikten sonra iki kaşık zeytinyağını ilave edip soğuduktan sonra servis yapıyorum…
  • Zeytinyağlı tüm yemeklere yemeğin lezzetini arttırmak için şeker koyuyorum.
  • Ben annemden gördüğüm şekilde zeytinyağlı yemeklerde az da olsa domates veya salça kullanıp hafif renklendirmeyi seviyorum. Siz kendi arzunuza göre salça veya domates ilave etmeyebilirsiniz.
  • Yine tüm zeytinyağlı yemeklerde yemeğin daha parlak görünmesi ve zeytinyağını daha yoğun hissedebilmek için yemek piştikten sonra 1- 2 kaşık zeytinyağını üzerine gezdiriyorum.
  • Kereviz yemeğindeki portakal suyu yemeğe farklı ve hoş bir aroma katıyor.





30 Kasım 2009

Kuru Meyveli Kek

HARİKA BİR TATİL SONRASI....

Prensesin sınavları, sunumları, benim son güne, son saate kadar süren bölüm toplantılarım, masamda imzalanmayı bekleyen evraklar, raporlar, fonda da herkesin korkulu rüyası H1N1 virüsü...
Bayram tatilim bu koşuşturmanın, kafamdaki bu soruların sonunda başlamıştı.
Ben ilk defa kendime söz vermiştim. Mutlaka, ama mutlaka bir günü kendime ayırıp dinleneceğim ve istediğimi yapacağım..

Aslında dört günün tümünü çok keyifli, hiç bir şeyi düşünmeden, sadece o anı yaşayarak geçirdim.. Harika bir dağ köyünde, orman içinde muhteşem bir sonbahar manzarası eşliğinde yaptığımız gezi, sonrasında Ege mutfağının eşsiz lezzetlerini yediğimiz bir akşam yemeği, bir sonraki gün bir akraba toplantısında görüştüğümüz, çocukluğumuzun birlikte geçtiği, birlikte bisiklete binip, saklambaç oynadığımız kuzenlerle yapılan sohbetler, eski anılar, liseden, üniversiteden uzun süredir görüşmediğim arkadaşlarımdan aldığım bayram mesajları..
Ve bugün son gün...
Tarçınlı, karanfilli, zencefilli çayım, çok sevdiğim kekim, her sayfası birbirinden güzel sözlerin, hayat derslerinin olduğu Robin Sharma'nın Koza Kelebeği Bilmez kitabı ve çok sevdiğim ama uzun süredir dinlemediğim Sezen'in Yürüyorum Düş Bahçelerinde CD'si...

Belki de ilk defa bir tatil sonrası dinlenmiş olarak keyifli bir haftaya başlıyorum...

KURU MEYVELİ KEK


Bu tarifi Lezzet Dergisinin Kurabiyeler&Kekler ilavesinden almıştım. Adı Havuçlu ve Portakallı Kek ti. İlk kez tarife göre denediğimde evde beğenilmedi:)

- Üzümsüz, cevizsiz kek olur muymuş?

- Kek dediğin içinde bol ceviz olmalıymış:)

- Hamur mu yenirmiş:)


Eleştiriler böyle sıralanınca ben de tarifi bizim damak zevkimize göre değiştirdim. Tarif oldu Kuru Yemişli Kek...

Bence de böylesi hem çok lezzetli, hem de çok daha besleyici ....


Gereken Malzemeler
* 2 havuç
* 1 portakal kabuğu rendesi
* 3 su bardağı un
* 3 yumurta
* 1,5 su bardağı toz şeker
* 1 su bardağı sıvıyağ
* 1 su bardağı süt
* 1 paket kabartma tozu
* yarım su bardağı iri dövülmüş ceviz
* yarım su bardağı kuru üzüm
* 5-6 kuru incir
* 5-6 kuru kayısı
*1 çay bardağı tuzsuz bütün iç antep fıstığı
*1 paket kabartma tozu
* üzerine kabuksuz yer fıstığı

Yapılışı:
  • Havuçları rendenin iri tarafı ile rendeleyin.
  • Büyük bir kabın içinde rendelenmiş portakal kabuğu, havuç, ceviz, kuru üzüm, küçük parçalara kesilmiş kayısı, incir ve antep fıstıklarını karıştırın.
  • Şeker ve yumurtaları başka bir kapta iyice çırpın. Yağı ve sütü ilave edip çırpmaya devam edin. Unu ve kabartma tozunu da ilave edip bir kaç dakika daha çırpın. Üzerine önceden hazırladığınız kuru yemişli karışımı koyup tahta kaşıkla karıştırın.
  • Hazırlanan koyu kıvamlı bu kek hamurunu yağlanmış iki ayrı dikdörtgen baton kalıba dökün.Üzerine fıstıkları yerleştirin.
  • 170 derece ısıtılmış fırında önce üzeri kızarıncaya kadar, üzeri kızardıktan sonra üst kısmının yanmaması için folye kapatarak içi, kürdan temiz çıkıncaya kadar pişirin.
  • Soğuduktan sonra dilimleyin.







25 Kasım 2009

Dalyan (Rulo) Köfte

Dalyan köfteyi ne zaman yapsam veya bu tarifi ne zaman görsem hep aklıma üniversite yıllarım gelir. Üniversiteye yeni başladığımız, yeni veya liseden eski arkadaşlarımızla gidilen üniversite yemekhanesini...
Bu köfteyi ilk orada yemiştim. İçinde yumurta, havuç, bezelye tümü var mıydı ? Hatırlamıyorum. Galiba içinde sadece havuç ve bezelye vardı, yanında da patates püresi...

Ama o zaman yediğimizin tadı bambaşkaydı , dün evde yerken fark ettim ve zamanın bize sormadan nasıl hızla akıp geçtiğini de ....

Kalpler vardır sevgiyi yaşatmak için, insanlar vardır dostluğu paylaşmak için, bayramlar vardır sevgi ile kucaklaşmak için bayramınız kutlu olsun.
Gereken Malzemeler
* 750 gr yağsız dana kıyması
* 1 yumurta
* 2 dilim bayat ekmek içi
* 2 adet haşlanmış yumurta
* 2 adet haşlanmış havuç
* 1 çay bardağı kadar haşlanmış bezelye
* 1 adet kuru soğan
* 3-4 diş sarımsak
* biraz maydanoz ( miktarı size kalmış)
* karabiber, kimyon, istenirse yarım paket köfte baharatı



Yapılışı:

  • Soğanı rendeleyip iyice suyunu sıkarak çıkarın.
  • Sarımsakları da rendenin ince tarafı ile rendeleyin.
  • Kıymanın içine soğan suyu, sarımsak, ufalanmış ekmek içi, bir yumurta, kıyılmış maydanoz ve baharatlarıda ilave ederek özleşene kadar yoğurun.
  • Bir tepsinin içine streç filmi yayın. Köfte hamurunu dikdörtgen şekilde elinizle yayarak açın. Ortasına dörde bölünmüş haşlanmış yumurtaları, havucu ve bezelyeleri yerleştirin.
  • Streç filmin ucundan tutarak rulo şeklinde sarın. Açık olan iki ucu elinizle kapatarak yaklaşık 30 dakika buzdolabında dinlendirin.
  • Fırına koyarken streç filmi çıkarın. Üzerine pişerken kurumaması için yağ sürün.
  • Ben sulandırdığım bir kaşık salçalı karışımıda sürüyorum görünüşü ve tadı daha hoş oluyor.
  • 180 derece fırında yaklaşık bir saat pişirin.
  • Üzeri pişince altını da çevirip pişirirseniz her iki tarafta çok güzel kızarmış oluyor.




22 Kasım 2009

Fırında Patates

Aslında bu yemeğin adını kolay patates koymalıydım:) Fırında patates denilince sanki fırında etli, üzeri kızarmış patates yemeği gibi düşünülebilir. Benim, vaktimin çok az olduğu- dün olduğu gibi- eve gelince hemen hazırlayabildiğim, bazen yemek yanına, bazen de ara sıcak olarak yaptığım pratik tariflerimden biri....

Gereken Malzemeler( 3-4 kişilik)
* 2 orta boy patates
* 2 adet havuç
* 1 çay bardağı krema (istenirse)
* yarım su bardağı tulum peyniri rendesi
* dereotu
* tuz, karabiber, kırmızı biber
*1 yemek kaşığı sıvı yağ
Yapılışı:
*Havuç ve patatesleri yıkayıp, kabuklarını soyup haşlayın.
*Isıya dayanıklı bir cam kaba haşlanmış dilimlenmiş patates ve havuçları yerleştirin
*Tuzunu, karabiberini ekleyip, üzerine bir kaç dal kıyılmış dereotu serpin.
*Bir çay bardağı kremayı patateslerin üzerine eşit dağılacak şekilde dökün, yağını ilave edin.
* Rendelenmiş peyniri de yerleştirdikten sonra kırmızıbiberle süsleyebilirsiniz.
175 derece ısıtılmış fırında peynirler eriyinceye kadar kadar pişirin.

Tulum peyniri yerine kaşar peyniri de kullanabilirsiniz.
Patates ve havucun tadını kapatmasın, fazla ön plana çıkmasın diye peynir rendesini yarım su bardağı ile sınırlı tuttum. İsteğinize göre bu miktarı arttırabilirsiniz.
Krema ilavesi daha yoğun bir kıvam veriyor...




18 Kasım 2009

Elmalı Üzümlü Turta


Tarif defterimi karıştırırken elime geçti, çok uzun zamandır yapmamıştım. Bu tarifi keşfetmem perişan kurabiye den kısa bir süre sonraya rastlıyor. Yani mutfakta acemi olduğum döneme..Keşfettiğim zaman çok hoşuma gitmişti. Perişan kurabiye gibi, hatta ondan daha basit. Tepsiye dök, pişir...Üstelik yağsız olduğu içinde hafif. Tek zahmeti elmaları soyup, dilimlemek:)) "O kadar da olsun artık baklava, börek açmıyorum " diye düşünmüştüm. Şimdi yaptıklarıma bakınca acemilik zamanıma gülüyorum.

Hayat işte , insanlara her gün bir şeyler öğretiyor.....

Gereken Malzemeler
* 3-4 orta boy elma
* yarım su bardağı kırılmış ceviz ( isterseniz 1 bardak koyabilirsiniz)
* yarım su bardağı kuru üzüm
* 3 yumurta
* 1 su bardağı un
* 1 su bardağı şeker
* 1 paket kabartma tozu
* 1 paket vanilya
* 1 çay kaşığı tarçın

Hazırlanışı:

* Elmaların kabuklarını soyup dilim dilim( dilimler 0.5 cm den kalın olmasın) katı yağ ile yağlanmış kare borcama yerleştirin. Üzerine cevizleri serpin.
* Cevizlerden sonra üzümleride yaklaşık eşit olacak şekilde cevizlerin üzerine dağıtın tarçını yavaşça serpin.
* Başka bir kapta yumurtaları şekeri ve vanilyayı mikserle çırpın.
* Unu, kabartma tozunu ilave edip çırpmaya devam edin.
*Hazırladığınız koyu kıvamdaki hamuru dilimlenmiş elma, üzüm, ceviz karışımının üzerine dökün.
* Hamur koyu olduğu için bir spatula yardımıyla tepsiye dağıtın.
* 170 derece önceden ısıtılmış fırında kek kürdan ucuna yapışmayıncaya kadar pişirin.
* Kek ılındıktan sonra dilimleyip, ters çevirerek servis tabağına alın.

Elmaları önceden dilimlemiştik. Kararmaması için limon suyunda bekletmeye gerek olmuyor. Çünkü hamur çok çabuk hazırlandığı gibi, üzerine serptiğimiz ceviz ve üzümlerden de elmalar kararmıyor.
Tepsiyi yağlarken sıvı yağ kullandığınız zaman kek hamurunu döktüğünüzde, hamur daha yoğun olduğundan sıvı yağ yüzeye çıkıp kekin kenarlarını daha kıtır hale getiriyor.

15 Kasım 2009

Konya Gezisi

RUHANİ BİR YOLCULUK
Nihayet gerçekleşti…
Günlerdir planladığımız, tarihi konusunda en sonunda fikir birliğine vardığımız, Konya turumuzu nihayet geçtiğimiz hafta- her dakikası birbirinden güzel ve keyifli- gerçekleştirdik.
Cuma akşamı yola çıkıp, neredeyse sabahın ilk ışıklarına kadar uyumadığımız – özellikle benim ve Esma’nın muhabbetlerinden- yolculuğumuzda ilk maceramız Konya’nın merkezindeki otelimizi, tüm teknolojik imkanlara rağmen bir saatte bulamamak oldu.
Sabırlı şoförümüzün biz yedi bayanın tüm yardımlarına rağmen ısrarla sora sora Bağdat bulunur misali her köşe başında birilerine sorarak, yerimizi bulmak için direnmesi ve sürekli aynı çemberde bir saat boyunca dolaşmamız, Konya turumuzun çok maceralı ama bir o kadar da gülerek geçireceğimizin ilk işaretleriydi . Ve gerçekten de öyle oldu….
Bizi gezi boyunca bilgilendiren rehberimizi bulduktan sonra nihayet otelimize ulaştık. Otelimiz Mevlana ile Tebriz-i Şems'in ilk karşılaştıkları yer Merec-el Bahreyn deydi. Ruhani yolculuğumuz böyle başladı. Eşyalarımızı bıraktıktan sonra ilk durağımız Sille oldu…

Gezilerden dönüşte “ yediğiniz, içtiğiniz sizin olsun bize gezdiklerinizi, gördüklerinizi anlatın “derler ama ben sizlerle gezdiklerimiz, gördüklerimiz ile yediklerimizi, içtiklerimizi de paylaşmak istiyorum .

İlk durağımız Sille demiştim. Uzun bir gece yolculuğundan sonra sabah biraz enerji toplamak için kahvaltı molası vermemiz gerekiyordu. İşte bu ilk dakikalarda Konya’ daki gezimiz aynı zamanda lezzet turumuz başladı.
Sille’ de 1653 yılında yapılmış bir Rum evine sabah kahvaltısına gittik. İkinci kattaki gelin odası, damat odası, seymen odası gibi antika eşyalarla donatılmış odalar, alt katta ise genişçe bir salon ve açık mutfak olarak kullanılan içinde fırın bulunan çok hoş bir mekanla karşılaştık. Bizim için hazırlanmış kahvaltılıklarda herkesin çok severek yediği domatesli sarımsaklı biber , patates böreği, dolma, patates salatası, menemen, küflü çökelek, değişik peynirler, reçeller, yöresel yumurta akı ve şekerle yapılmış krema kıvamında bir tatlı ve yeşillikler………Kahvaltı yaparken de masamıza gelen sucuklu omlet....
Sucukla arası iyi olmayan ben bile omletten bayağı fazla miktarda atıştırmışım….. Kahvaltı sonrası içilen kahvelerde fallar bakıldı, geçmişler, gelecekler söylendi. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim biz iki blogcu arkadaş için tüm arkadaşlar seferber oldu:)) Masaya gelen her yemeğin önce ben ve Esma (http://vakitbuldukca.blogspot.com/ )tarafından değişik açılardan üstten, yandan... fotoğrafları çekildi, sonra yemek başladı…. Bu kural gezi boyunca her yemek masasında uygulandı. Sevgili arkadaşlarımıza bu sabırları için çok teşekkür ediyoruz:))
Ve Sille sokaklarında gezmeye başladık. Önce bir mum atölyesini gezdik, mumların nasıl yapıldığını gördük. Sonra tarihi Aya Eleni kilisesine gittik. Ancak restorasyon çalışmaları nedeniyle kilise kapalıydı.

Konya turumuzun ikinci durağı Mevlana Türbesiydi. Burada Ruhani Turumuz başladı. Rehberimizin verdiği bilgilerle Türbeyi gezdik. Elif Şafak’ın Aşk ve Ahmet Ümit’in Bab-ı Esrar kitabında yazılanları belki de bu türbe içinde hafızamızda canlandırdık…

Yine gel, yine gel, her ne olursan ol yine gel
İster kafir, ateşe tapan, putperest ol yine gel
Bizim bu dergahımız ümitsizlik dergahı değildir
Yüz defa tövbeni bozmuş olsan da yine gel

Sırada öğle yemeği molası yani Konya’daki ikinci lezzet durağımız, Konak Konya Mutfağı . Yine çok hoş eski bir yapının ikinci katında bize ayrılan kısımda oturduk…
Önce çorbalar geldi. Konya'ya gideceğimizi duyan dostlarımızın ısrarla“denemeden gelmeyin” dediği Bamya Çorbası . Hafif ekşili, içinde kurutulmuş küçük çiçek bamyalar ile kuzu eti parçaları olan nefis bir çorba…. Diğeri denemek için ucundan tattığımız Arabaşı. Biraz ezogelin, biraz domates çorbasına benzeyen, tavuk eti, salça ve un ile hazırlanmış değişik bir çorba…

Ara sıcak olarak gelen, kuyruk yağı ile pişirilmiş etli yaprak sarma ve kıymalı su böreği Ege Mutfağının hafifliğine, zeytinyağının cazibesine alışmış bizler için biraz fazla değişikti…


Yanında soğanla tandır kebabı, tirit ve köz patlıcan üzerinde kuzu şiş (sebzeli közleme)




birbirinden leziz ana yemeklerimiz....

Sırada tatlılar… İşte burada hepimiz koptuk, tatlıların cazibesine kapıldık . Konya’ya özgü Höşmerim..
Aslında bu tatlı Balıkesir yöresinin Höşmerim tatlısına hiç benzemeyen un helvası gibi fakat kaymakla pişirilmiş …

Diğeri ise saçarası…yine kaymaklı, şuruplu bir tatlı… İkisi de çok nefis ve lezizdi…
Bu kadar yemekten, aldığımız kalorilerden sonra, bizde küçük bir Konya turu yaptık, sevdiklerimize Konya’dan hatıra minik hediyeler aldık….

Konya’ya gelip Mevlana ‘yı ziyaret edip Şems-i Tebrizi unutmak olur mu ? O büyük aşk unutulur mu? Şems-i Tebrizi camisini de ziyaret ettik. Mevlana Türbesi ile kıyaslandığında son derece mütevazi bir camii ile karşılaştık. Belki de Şems'e yakışan da buydu…Burada Mevlana 'nın bir sözü aklıma geldi:

Gökyüzünden daha güzel bir kubbe mi olur?

Akşam yemeğine kadar dinlenmek üzere otelimize geldik. Buraya kadar gelmişken, bu kadar dost insanla birlikteyken otel odasında dinlenmek yerine, otelin lobisinde akşam yolculuktan kalan sohbetlerimize, Sevgili Semra’nın Reiki öğretisi ile ilgili hoş sohbetlerine devam ettik…
Sabah yaptığımız nefis kahvaltı, öğle yediğimiz Konya lezzetlerinden sonra hepimizin ortak fikri akşam yemeğini çok hafif, salata ile geçiştirmek ve sonrada Mevlana Kültür merkezine, Sema gösterisine gitmekti…..Ama ne yazık ki az yemek konusu lafta kaldı. Akşam yemeğinde salata, yayla çorbası, tavuklu pilav, fırında sütlaç ve bu arada hepimizin çok beğendiği biber turşusundan ( şu an bile resimlerden alıp yemek isteyeceğiniz kadar iştah açıcı) oluşan menüyü silip süpürdük:))

Bu kadar çok yemekten sonra biz bayanlara sıkı bir yürüyüş lazım..

Biz de öyle yaptık . Mevlana Kültür merkezine usta maratoncuları aratmayacak bir yürüyüş temposuyla gittik:)) Hala aklıma geldikçe gülüyorum:))

Ve Sema gösterisi……..”Geldiğimize değdi, yorulduk ama iyi ki geldik, ruhumuz dinlendi” dediğimiz ruhani bir gösteri…….

Ya sonrası, otel lobisinde ne yazık ki fotoğraflarını çekmeye akıl edemediğimiz Selçuk Çayı (ıhlamur, tarçın, meyankökü, zencefil ve karanfil karışımından yapılmış) eşliğinde sohbetlerimiz…..
Konya turumuzun ikinci ve son günü gezimiz önce Karatay çini eserler müzesi ile başladı, İnce Minare Müzesi ve Alaaddin Camisi…….. Birbirinden güzel Anadolu Selçuklu eserleri...

Konya ‘ya gelip meşhur etli ekmeğini yemeden gidilir mi?

İncecik, kıtır kıtır hamurun üzerinde kıyma ..... Ne yalan söyleyeyim bana biraz kıyması az geldi...
Gezimizin son durağı Meram …..Evliya Çelebi seyahatnamesinde ;
Peçevi şehrinin baruthane Mesiresi, Kırım’ın Sudak bağı, İstanbul’un yüzyetmişbeşten fazla bahçe ve gülistanları, Tebriz’in Şah-ı Cihan Bağı , Konya’nın Meram mesiresinin yanında bir çemenzar bile değildir der.

Burada içtiğimiz, herkese ayrı cezvelerde gelen köpüklü kahveler …….
Ve dönüş yolunda Mevlana ‘dan harika sözler.......

Ne olurdu, seninle tatlılaşsaydım; yaşayış zaten acı.
Ne olurdu, sen razı olsaydın benden de, herkes kızsaydı bana.
Ne olurdu, seninle aram düzgün olsaydı da, bütün alemlerle aram açılsaydı,
dünya yıkılıp yansaydı.
Sen beni sevdikten sonra malın mülkün değeri mi olur?
Zaten toprak üstünde ne varsa hepsi de toprak olacaktır.
Alem O'nunla kaimdir ve O'nsuz olan hiçbir şey yoktur.
O'nun rızası, rahmeti, bereketi ve tecellisi olmayan hiçbir şeyin değeri yoktur....

Herşeyi iki günlüğüne de olsa arkamızda bırakarak yaptığımız bu yolculuk hepimizin ruhuna da, bedenine de çok iyi geldi...
Dostluklarımızı pekiştirdik,yeni iki can dost Semra ve Neşe'yi tanıdık...







11 Kasım 2009

Kremalı Mantar Soslu Spagetti

Uzun süredir spagetti yapmamıştım. Hiç mantar sevmeyen prensesim geçen gün okuldan gelince öğle yemeğinde yemekteki mantarlardan biraz yediğini söyleyince spagettinin sosuna bu defa mantar koymayı düşündüm. Hem prenses çok severek yedi, hem de bizim için değişik bir sos oldu...
Gereken Malzemeler
* Yarım paket spagetti
* 1 kutu mantar konservesi
* 1 adet soğan
* 1 çay bardağı krema
* 2 tatlı kaşığı kuru fesleğen
* zeytinyağı
Spagettiyi tuzlu ve bir çay kaşığı ucuyla koyduğunuz yağlı suda istediğiniz kararda 9-10 dakika haşlayın. Biz dişe yapışmayan, hamurlaşmamış kıvamda seviyoruz. Spagetti haşlanırken diğer tarafta yemeklik doğranmış soğanları az yağda hafifçe kavurup üzerine sudan geçirilmiş ince doğranmış mantarları da ilave ederek mantarlar pişinceye kadar kavurmaya devam edin. Mantarlar pişince 1 çay bardağı kremayı ve fesleğenleri mantarların içine karıştırın.
Pişen makarnayı süzün. İsterseniz parlak olması için sudan geçirin. İçindeki vitaminlerin kaybolmaması için ben sudan geçirmiyorum. Çok az yağ ilavesi ile ateşte bir iki kez çevirin.
Servis tabağına aldığınız spagettilerin üzerine kremalı mantar sosunu koyarak servis edin.

Hemen yemeyecekseniz sosu ve spagettiyi ayrı ayrı saklayıp servis yapacağınız zaman ısıtın.



5 Kasım 2009

Dondurma Muhallebisi


Kışın bu soğuk havada dondurmalı tatlı olur mu? demeyin. Aslında ismi böyle, içinde dondurma yok... Ama yenildiği zaman ağızda sanki sakızlı bir dondurma tadı bırakıyor. Yapımı da çok kolay, çok pratik ..Tek zorluğu mikserle çırpması:)
Mutfakla arası benim kadar iyi olmayan kardeşimin favori tarifi...Aslında hakkını vermek lazım bu tarifi benden iyi yapıyor.....

Gereken Malzemeler:
* 1 kg süt
* 3-4 yemek kaşığı un
* 1,5 su bardağı şeker
* yemek kaşığı ucu ile tereyağı
* istenirse yarım limon kabuğu rendesi veya damla sakızı


Hazırlanışı:
Tereyağı hariç bütün malzemeleri un ve şeker eriyinceye kadar karıştırın.Sonra muhallebi gibi göz göz oluncaya kadar pişirin.
Tereyağını ilave edin. Ocaktan aldıktan sonra 5 dakika mikserle çırpın. Ne  kadar çok çırparsanız daha gözenekli bir kıvamı oluyor.
Üzerini istediğiniz malzemelerle süsleyin...

2 Kasım 2009

Havuçlu Bulgur Pilavı

Bir kaç gündür kızımın hastalığından mı , ödevlerinin çokluğunun verdiği yorgunluktan mı, kendi işlerimin yoğunluğundan mı, hafta sonu bayanlarla çıkacağımız Konya Turunun telaşından mı - bu satırları okuyan Sevgili Esmanın(vakitbuldukca) ne söyleyeceğini biliyorum- :

- Minecim biz daha Konya Turunu düşünemiyoruz bu haftayı sağ salim perişan olmadan atlatalım :)))

ya da Canım Annemin deyişiyle gönül yorgunluğundan mı bilemiyorum tarifler, resimler çoğaldığı halde elim bir şey yazmaya gitmiyordu. Akşam üzeri arayan bir arkadaşım imdadıma yetişti. Bana yoğurtlu sebze çorbası tarifi öncesinde yazdığım hikayeyi çok beğendiğini, başka hikayeler olup olmadığını sordu. Aklıma hemen birkaç ay önce mail kutuma gözleri gibi gönlüde güzel Deryacığımdan gelen kuyumcu hikayesi geldi. Biraz uzun ama, herkesin kıyısından köşesinden kendine pay çıkarabileceği bir hikaye.....

Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip: "Oğlum" der, "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir. Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar. İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve "Şunu kaça alırsınız?" diye sorar. Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der. İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlar. "Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?" diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. "Buna kaç lira istiyorsun?" Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz?" "Ne istiyorsan veririm." Öğrenci, "Hayır veremem." diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar: "Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim." Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker. Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır. Böylesi karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta elindeki nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler..Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından geçen macerasını anlatır.Bilge sorar: "Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?" Öğrenci: "Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam karmakarışık" diye cevap verir. Bilge hoca çok kısa cevap verir:"Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bileni anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir."

Bu güzel hikayeden sonra sıra havuçlu bulgur pilavı tarifimizde. Benim özellikle bulgurun pirinç pilavından daha az kalorili, daha fazla lifli ve B vitamini yönünden çok zengin olduğunu öğrendiğimden beri çok sık yaptığım bir pilav..
Kendi ağız tadınıza uygun baharat veya sebzelerle de zenginleştirebilirsiniz...

Gereken Malzemeler (4 kişilik)
* 1 su bardağı iri pilavlık bulgur
* 1 yemek kaşığı domates salçası ( veya 1 adet domates)
* 2 adet havuç
* 1 adet soğan
* 3-4 sivri biber
* yarım çay bardağı zeytinyağı
* 1 tatlı kaşığı kuru nane
* 1,5 su bardağı su
Soğanı yemeklik doğrayıp yağda hafifçe pembeleştiriyorum. Üzerine rendelenmiş havuçları, halka doğranmış biberleri de ilave edip biraz daha pişiriyorum. Salçasınıda ilave ettikten sonra birkaç kez karıştırıp 1, 5 bardak suyu koyup kaynamasını bekliyorum. Kaynayan suyun içine yıkayıp suyunu süzdüğüm bulguru koyup tuzunu ve baharatını da ilave edip tencerenin önce kapağını kapatarak kaynamasını bekliyorum. Pilav kaynamaya başlayınca ocağı kısıp, tencere kapağını hafifçe aralayıp bir miktar suyun çekmesini sağlıyorum. Sonra kapağı tekrar kapatıp bulgur suyunu çekinceye kadar pişiriyorum. Ocağı kapatınca tencere kapağının altına kağıt havlu koyarak 5- 10 dakika demlenmesini sağlıyorum. Bu şekilde pişirince pilav tane tane oluyor....

theme design by GeCe